EN TR

Latest News

FNSS CEO & Genel Müdürü Nail Kurt - 2020 Yılı ve Sonrasını Değerlendirdi

FNSS Genel Müdürü ve CEO’su Nail Kurt, FNSS firmasının YouTube hesabında gerçekleştirilen canlı yayında, Türkiye’nin önde gelen savunma dergilerinin sorularını yanıtladı. Defence Turkey Baş Editörü Cem Akalın, MSI Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ümit Bayraktar, C4 Defence Genel Yayın Yönetmeni Özgür Ekşi ve Anadolu Ajansı Muhabirlerinden Göksel Yıldırım’ın katılımıyla gerçekleştirilen yayında birçok soruya cevap veren Nail Kurt, COVID-19 salgını gündeme geldiği andan itibaren FNSS’in aldığı tedbirler, bu dönemde şirketin ihracata yönelik faaliyetleri ve yurt içinde devam projeler hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

Date: 23 Haziran, 2020

COVID-19 salgınına yönelik olarak firmanın erken tedbirler aldığının altı çizen Kurt, bu konuda özellikle iİletişimin artırılması için adımlar atıldığı ve alınması gereken önlemleri fiiliyata geçirmek için farklı departmanların katkılarıyla bir komite oluşturulduğunu belirtti. “FNSS, pandemiyi erken önlemlerle karşıladı. Şubattan başlayarak çok yakından takip ediyorduk dolayısıyla bu konuda farkındalığı arttırmak üzerine çalıştık. Bunun için özellikle iletişime çok fazla önem verdik yine sağlıkla ilgili birimimizin ve hukuk bölümümüzün katkılarıyla bir komite oluşturduk. Burada alınması gereken önlemlerle ilgili anlık karar almaktı amacımız. Yine şubat ayından itibaren elimizden gelen her şeyi yaptık. Temizlik alanında fiziki önlemler hat safhada alındı. Daha sonra hastalığın Türkiye’de yayılmasıyla daha katı önlemler gündeme geldi. Bunların başında bizim her sene şirketi 2-3 hafta boyunca bakıma alma, çalışanlarımız izine gönderme gibi bir uygulamamız var, bu genelde yazın olur. Bunu yıl içinde önce çekerek mart ayında pandemi başlangıcını önleyebileceğimizi düşündük, en azından şirket içinde. Dolayısıyla 3 haftalık şirkette bir kısmi kapanma durumu söz konusu oldu. Bunun çalışanlarımız ve aileleri üzerinde çok büyük faydaları oldu. Tekrar çalışmaya başladığımızda 1000 kişilik bir grubu nasıl bir arada tutmayız, sosyal mesafeyi nasıl sağladık diye düşündük. Bu bakım sürecinde şirkette hiçbir zaman 100-150 kişiyi geçmedik. Tabii ki bir de teslimatları devam eden projeleri durdurmamak adına yaklaşık 150 kişiyi geçmeyecek şekilde işgücümüz şirkette bulundu.

FNSS Genel Müdürü ve CEO’su Nail Kurt: “Alınan önlemler sayesinde şu ana kadar sadece 2 teknisyen arkadaşımızda COVID-19 tespit edildi.”

Had safhada alınan önlemlerle birlikte iki vardiya şeklinde çalışmalara devam edildiğini açıklayan Kurt, bu sayede salgın sürecinde sadece 2 vaka ile karşılaştıklarını belirtti. “Tekrar açılma sürecinde FNSS’te herhangi bir zamanda yaklaşık 400 kişiyi geçmeyecek şekilde bir planlama yaptık, mayıs ayı sonuna kadar. Bunda da başarılı olduk 2 vardiya usulü. Sabah-öğle ve öğleden sonra akşam saatlerine ayrılacak şekilde. Ayrıca bir de çok ciddi bir sayıda evden çalışmaya başladık. 3-4 sene önce geçtiğimiz IT altyapısı sayesinde bunu gerçekleştirebildik yaklaşık 200-250 kişi güvenli çalışma altyapısı ile evlerinden çalışma imkânı yarattık. Kalan ekibin yaklaşık 100 kişi zaten yüksek risk grubundaydı onlardan kesinlikle evlerinde kalmalarını rica ettik. Tabi bunun yanında toplantı sistemleri Zoom olsun, Microsoft Teams olsun değişik uygulamaları kullanarak fiziki anlamda çok fazla bir araya gelmemeye çalıştık. Bütün bu alınan temizlik önlemleri, yemekhanelerdeki önlemler, özellikle servislerde sosyal mesafeye çok dikkat edilmesi, bütün bunlar halen devam ediyor. Vardiya sistemindeki ufaklık bir değişiklik yaparak haziran ayına girdik, temmuz ayı içinde durumu değerlendirip karar alacağız. Şu anda mühendislik bölümünü tek vardiya halinde gündüzleri buraya getiriyoruz. Dolayısıyla 400-450 kişilerden 500-550 kişilik bir grup herhangi bir zamanda FNSS’te olabiliyor. Bütün bu önlemleri almamızla şu ana kadar 2 teknisyen arkadaşımızda COVID-19 tespit edildi. Sağlıkları gayet yerinde, hastalığı dışardan almışlar. Onlarla hem aynı servise binmiş veya mesaide yan yana olmuş arkadaşlarımızdan yaklaşık 40 kişi civarı karantinaya alındı. Çok şükür hiçbir şey çıkmadı. Şimdilik 1000 kişiden toplam 2 vaka ile bu süreci geçiriyoruz. Hazirandan sonra temmuz ayında da biraz daha modifiye edilmiş haliyle mevcut önlemlere devam edeceğiz. Tabi bunun yanında işin psikolojik tarafıyla ilgileniyoruz. Psikolog arkadaşlarımız yakından ilgileniyorlar. Dolayısıyla bu dönemde fiziki anlamda FNSS adına yapılması gereken hemen hemen her şeyi yaptığımızı, çok büyük bir yara almadan şimdiye kadar geldik.”

Umman PARS-III programında 23 Araç daha Teslim Edilecek

Pandemi nedeniyle teslimatlarda FNSS kaynaklı herhangi bir gecikme yaşanmadığının altını çizen Kurt, ancak müşteri kaynaklı olarak bazı projelerin takvimlerinde aksamlar olduğunu belirtti. “Bizim devam eden teslimatlarımızda FNSS kaynaklı hiçbir gecikme yaratmadı. Buna çok fazla önem gösterdik. Silah taşıyıcı araç teslimatları devam ediyor onu etkilenmesine izin vermedik. Onun dışında bu yıl sonu veya önümüzdeki yıl içinde yapılacak teslimatlarıda geciktirmeyecek şekilde önlemler aldık. Sonuçta bir üç haftalık kapanma temmuz-ağustosta olacağına mart-nisan arasında oldu. Bunun toplamda bir sene içerisinde bir etkisi yok. Acil devam eden teslimatlarda da STA gibi iş gücümüzü burada tutarak hiçbir gecikemeye yol açmadık. Onun dışında gecikmelere olabilir, müşteri anlamında olabiliyor. Mesela Umman’da kabule gelmediler haklı olarak, daha sonra seyahat kısıtlamaları devreye girdi. 2-3 aylık gecikmeler olabilir bunlar araçların üretiminden değil, müşteri ile yapılacak kabullerden olabilir. Ama Umman’da da teslimat tamamlanmasına etki edecek bir COVID durumu söz konusu değil. Haziranda olacağına eylül-ekim gibi olacak. Zaten son 23 araç kaldı bunlarda bu yıl sonundan önce teslim edilir. Orada nihai bir kabul prosedürümüz var, onları da seyahat kısıtlamalarının el verdiği ölçüde yıl sonuna doğru tamamlayacağız. Malezya’daki teslimatlarımız zaten tamamlanmıştı. Ama DEFTECH tesislerinin daha doğrusu Malezya’nın ülke topyekün kapanması yüzünden bir gecikme bekleniyor ama FNSS’in DEFTECH’e satışları ile ilgili hiçbir gecikme yok.”

FNSS Genel Müdürü ve CEO’su Nail Kurt: “Covid-19 salgının etkileri önümüzdeki 6 aylık veya 1 yıllık dönemde hissedilecek.”

2020 yılına ilişkin olarak ÖMTTZA ve ZMA Modernizasyon projelerinde süreçlerin gecikmesi nedeniyle ciroda %15 dolaylarında düşüş beklendiğini açıklayan Nail Kurt, henüz virüs kaynaklı bir düşüş olmasa da ilerleyen süreçte özellikle fuar ve etkinliklerin ertelenmesi nedeniyle birtakım etkilerin hissedilebileceğini belirtti. “Bizim bu yıl içinde bütçede kendi üretimimizde olabilecek gecikmelerden dolayı bir düşüş söz konuş olmamakla birlikte beklenen ve imzalanan projelerin gecikmesi nedeniyle bu yıl içindeki satışlarımızda bir düşme olabilir. Yönetimiz kurulumuzda da anlayışla karşılandık, bu yıl içinde %15 civarı düşüşü olacaktır, ama asıl nedeni Covid olarak açıklamak yanlış olur. Özellikle ÖMTTZA Projesinde ve ZMA Modernizasyon projesinde T0’ın gecikmesini ana etkenler olarak burada görüyoruz. Covid anlamında şimdiye kadar çok büyük bir etki olmadığını ifade etmem lazım. Asıl etkileri ileride görebiliriz. 6 aylık ya da 1 senelik bir vadede etkiler görülebilir. Çünkü pazarlama anlamında iş geliştirme anlamında aksaklıklar oluyor. Bir kere seyahat kısıtlaması nedeniyle çok önemli fuarların ki bunlar kullanıcınızla son müşteriniz ile yüz yüze çok çok faydalı görüşme imkanları sağlar. Bunlarda gecikme oldu. Fransa iptal etti biliyorsunuz Arkasından Malezya Önümüzdeki yıl erteledi, Endonezya keza öyle Indo Defence fuarına erteledi. Dolayısıyla bu temasların 6 ay ya da 1 sene gecikmesinin bir etkisi olacaktır diye düşünüyoruz. Bu anlamda Covid’in etkileri daha fazla olur. Bu yıl içerisinde çok vurucu bir etki ben beklemiyorum açıkçası.” 

Salgın sürecinde tedarik zincirine ilişkin yurt içi üretici bazında ciddi aksaklıkların söz konusu olmadığı söyleyen Kurt, ancak yabancı tedarikçilerin süreçten etkilendiğini belirtti. “Tedarik zincirini aslında ikiye ayırmakta fayda görüyorum. Yerli yani içerideki dostlarımız ve yurtdışında bize parça ve sistem temin edenler diye. Burada yurt dışında daha fazla bir etki söz konusu Onu söylemek lazım. Yurt içinde galiba biraz daha fazla fedakârlık var şirketlerimiz devam ettiler. Ancak yurt içinde iş yapıp ancak yurt dışından parça getiren Tedarikçilerimizde bazı aksamalar görüldü. Ama şu ana kadar bizi çok fazla etkileyen bir gecikme söz konusu değil. Ama yurt dışındaki durma özellikle Avrupa'da Etkileri çok fazla olabilirdi ancak onlar da yavaş yavaş başladılar. Aslında tedarikçilerden darbe almış bir şekilde Türk savunma sanayi bu döneme girdi. Bunun nedeni çünkü ihraç Kısıtlamaları yani politik durumdan kaynaklanan bizi bayağı bunaltmış bir dönemi girdiğimiz için onun üzerine Covid etkisi çok fazla olmadığını söylemek lazım. Yurt içinde yaklaşık 600 civarında alt yüklenicimiz var, sağ olsunlar. Bizde tabii ki destek olmaya çalıştık ödemelerini elinizden geldiğince yardımcı olarak bu sürece el ele atlatmaya çalıştık. Efendi sesin ekosistemi içerisinde alt yüklenicilerin çok çok fazla önemi var. Neredeyse kendimizden daha fazla onları önem veriyoruz. Çünkü Görece küçük firmalar mali durumların çok fazla etkisinde kalabilirler. Biz de gücümüz oranında onlara destek olmaya çalışıyoruz. Ama ekonomik durumunu zorluklarını devam etmesi, ödemelerin aksaması, yeni işlerin gelmemesi eğer savunma sanayi topyekün bir etkilenmeye girerse Önümüzdeki 6 aylık ya 1 yıllık süreçte Ekosistemin çok önemli bir parçası olan yan sanayinin de bundan etkilenmemesi mümkün değil. Bizler nezdinde sürdürülebilirlik sağlanırsa alt yüklenicilerin de bu süreçten çok rahatlıkla geçebileceğini düşünüyorum.”

Alt yüklenicilerin pandemi döneminde yaşanan durgunluktan etkilenmemeleri için FNSS’in finansal anlamda gerekli önlemleri aldığının altını çizen Nail Kurt, “Bu konuda özel talebi olan arkadaşlarımız olursa tabii ki yardımcı olmaya çalışıyoruz. Onun dışında çok özel bir talepte karşılaşmadık. Tabii ki dediğim gibi inşallah genel anlamıyla savunma sanayinde ve ekosistemde çok büyük bir aksama olmazsa, alt yüklenicilerimiz bundan en az etkilenmiş şekilde çıkacaklardır diye düşünüyorum.” dedi. 

Savunma Sektöründe Yaşanacak Topyekün Bir Gerilemeden Yan Sanayide Etkilenecektir

Türk Savunma ve Havacılık Sanayinde topyekün bir etkilenme söz konusu olursa yan sanayinin de sorunlar yaşayabileceğini belirten Nail Kurt, bu etkileri en aza indirgemek için sektörün farklı paydaşlarının hep birlikte bu konuya eğilmeleri gerektiğini söyledi. “Burada bir şeyi düzeltmek istiyorum 6 ayda ya da 1 senede olumsuz etkileri olacak demedim sadece sonucu göreceğiz dedim bu sonuç olumsuz olmayabilir, yani illaki olumsuz bir sonuç beklemiyoruz. Bir kere savunma ihtiyaçları devam ediyor hele hele Türk savunma sanayi açısından baktığınız zaman Silahlı kuvvetlerin ihtiyaçları devam ediyor. Yani burada bir durma ya da azalma söz konusu değil. Operasyonlar Her şeyden önce devam ediyor. Dolayısıyla ihtiyaç var kullanıcı anlamında bir sıkıntı olduğunu düşünmüyorum burada. Hepimizin patronu Savunma Sanayi Başkanlığı açısından bakıldığında da projelere var güçleri ile eğiliyorlar destek veriyorlar. Burada para akışı çok önemli yani ekonomik Etkilerin savunma sanayine yansıyacağı, yansıtılacağı çok önemli. Sadece Türkiye'de değil bütün dünyada bu konuyu görüyoruz. Yani insan sağlığı sosyal konular Plana alınmak zorunda durumunda Tabii ki Türkiye'de bunu yapıyor. Kaynaklar nereden aktarılır nereden kesilir bu bir tercih meselesi. Biz burada savunma sanayi çalışanları olarak şunu söylüyoruz 30-35 yılda yaratılmış bir ekosistem var son yıllarda da çok ciddi bir ivme kazandı. Bu ivmeyi kaybetmemek lazım çünkü tekrar ayağa kaldırıp yürütmek çok zor olur. Çok maliyetli ve masraflı olur. Bu ekosistemi yürütecek sürdürülebilirliği sağlayacak önlemlerin alınması gerekli. Burada projelerde daralma, küçülme Sektörün küçülmesine yol açabilecek daralmalar ancak çok büyük ve olumsuz etkiler yaratabilir. Projelerin devam etmesi ile proje finansmanlarının sağlanması ile bu etkiler minimize edilebilir.

FNSS Genel Müdürü ve CEO’su Nail Kurt: “Savunma sanayinde 30-35 yılda yaratılmış bir ekosistem var ve son yıllarda da çok ciddi bir ivme kazandı. Bu ivmeyi kaybetmemek lazım.”

Pandemi sürecinin doğal bir sonucu olarak havacılık sektöründe belli bir oranda ekonomik kısılma olabileceğinin altını çizen Kurt, yaşanan ekonomik zorluklara rağmen içerideki projelerde devamlılığın sağlanabileceğinin mümkün olduğunu belirtti. “Onun yanında özellikle yerli projelerde çok fazla bir gayret var ve bu devam ediyor. Ama yurt dışı da yani ihracat da bizim işlerimiz için çok önemli bir yer alıyor. Şimdi dışarıda bütçeler kesiliyor. Özellikle ithal olarak alınacak savunma sistemlerinde bir azalmaya gidilebilir. Özellikle sivil havacılıkta çok ciddi etkileri olabilir. TUSAŞ ve TEI gibi önemli firmalarımızın ihracat kalemlerini kapsayan malzemeler var onların durumunu bilemiyorum. Bu sürecin doğal bir sonucu olarak kısılma olabilir ancak alanım olmadığından bunun etkileri nasıl giderilir bilemiyorum. Ama içerideki projelerde devamlılığın sağlanması ekonomik zorluklara rağmen mümkündür. Yani biz bunları daha önce de yaşadık 90'ların başında bir ekonomik kriz yaşandığında ZMA projesi tam gaz yürümeye başlamıştı çok ciddi ödemeler vardı ve teslimatlar devam ediyordu. Devlet buna çözüm buldu hazine garanti oldu biz gittik kredi bulduk Devlet ve özel sektör el ele davranarak yaklaşık bir buçuk yıllık süreçte teslimatlar ve üretimler aksama olmadan devam etmesi sağlandı. Tabii zaman projesi çok büyük olmasına rağmen sadece bir projeydi oysa biz şu anda yüzlerce projeden bahsediyoruz kadar kolay bir çözüm masaya konan olmayabilir. Ödemelerdeki aksamalar şu andaki en büyük tehdit olabilir. Bunun mutlaka bir şekilde çözülmesi lazım. Eğer bu olmazsa küçülme bu sefer kaçınılmaz olur. Tabii ki bizim kesinlikle istemediğiniz bir durum. Kullanıcıdan gelen talepler ve ihtiyaçlar yerli yerinde, Savunma sanayi Başkanlığının da projelerin yürütülmesine yönelik bilgi beceri heves her şey yerli yerinde. Ekonomik tarafında doğal olarak bütün dünyada da görüldüğü gibi bizde de etkileri olabilir. Bunun minimize edilmesi ve şirketlerin rahatlatılması anlamında bazı önlemler gerekiyor. Bunun dışında yeni işlerin kesilmemesi gerekiyor çünkü ara verdiğiniz zaman bir sene sonrasını da çok fazla ön göremiyorsunuz. O anlamda devlet büyüklerimizden beklentilerimiz Sürekliliğin sağlanmasına yönelik önlemlerin alınması. İhracatla ilgili kısımları her şirketin her pazarın kendi dinamikleri içerisinde değerlendirilmesi lazım. Bizim ihracat alanında şöyle bir şanssızlığımız daha var genel müşteri tabanımızda petrol gelirleri ön planda. Şimdi petrol fiyatları yarıya indi, o projelerde de bir gecikme olması beklediğimiz bir durum. Özellikle bu yıl içerisinde ve önümüzdeki yıl içerisinde beklediğimiz büyük projeler vardı onlar da bir gecikme olması doğal bir durum. Petrol fiyatlarında toparlanmanın olduğu bir gerçek ama 6 ay öncesinde 60 dolardan bahsederken şimdi 30 dolardan bahsediyoruz. Bu durumun bütçelerini ne şekilde etkileyeceğini görmemiz lazım.

FNSS Genel Müdürü ve CEO’su Nail Kurt: “Suriye'deki ve Libya'daki operasyonlarımız özellikle batıdaki birçok ülkenin işine gelmedi. İhraç lisansları konusunda çok zorluyorlar. Ellerindeki son kozu kullanmak istiyorlar.”

İhracatı etkileyecek başka bir durumunda uluslararası ilişkiler olduğunu söyleyen Nail Kurt, özellikle son dönemde Suriye'de ve Libya'da yürütülen operasyonlardan batıdaki birçok ülkenin işine gelmediğini, bunun etkilerini de ihraç lisansları konusunda gördüklerini belirtti. “İhracatı etkileyecek başka bir durum ise uluslararası ilişkiler. Son dönemde önce Suriye'deki arkasından Libya'daki operasyonlarımız özellikle batıdaki birçok ülkenin işlerine gelmedi. Bunun etkilerini de gördük ihraç lisansları konusunda çok zorluyorlar. Ellerindeki son kozu kullanmak istiyorlar. Biz bu durumu eskiden de yaşadık bazen faydası da oluyor. Hemen yerlileştirme konusu hızlanıyor gündeme geliyor ama bunlar tabii ki 2 ayda 3 ayda çözülemeyecek sorunlar da olabiliyor. Ancak genel anlamı ile sadece pandemi açısından bakarsak İhracat konusunda kısa dönemde bir zorlanma olabilir düşme olabilir. Yılbaşı itibariyle SSI’nin açıkladığı rakamlarda da bir düşme görüyorsunuz.”

Covid-19 salgını ile birlikte savunma harcamalarının sağlık sektörüne kayması yönünde dünyada da bir eğilim olduğunu belirten Kurt, FNSS’in yerleşik bir pozisyonda bulunduğu Malezya, Endonezya ve Umman gibi ülkelerde savunma sanayi alanında yaşanabilecek değişimlerle ilgili 2020-2021 sonrasına yönelik planlar hakkında bilgi verdi. “Bu konuda planlarımız var ancak düşünmekle olmuyor aksiyona geçmek lazım. Bizim 3 yıldır 4 yıldır devam eden ancak tabii ki sonucu henüz bağlanmamış projelerimiz var. Bunlardan Hiçbir zaman vazgeçmedik bunların olmayacağına dair de hiçbir belirti yok. Burada 3 aylık 4 aylık 5 aylık bazı gecikmeler olabilir diye düşünüyoruz. Orta ve uzun vadeli planlarımız ve hiçbir değişiklik yok Covid anlamıda. Umman’da çok ciddi çalışmalarımız var devam eden projelerin haricinde, Malezya'da AV8 projesinin çok uzun sürmüş olması hatta Covid salgını nedeniyle daha da uzaması yüzünden yeni projelerin ertelenme durumu olabilir ancak bu demek değil ki yeni proje yok. Üç dört tane yeni proje peşindeyiz bunlar özellikle satış sonrası destek, yenileme özellikle ZMA’ların yenileme dönemi geldi geçiyor hatta, İkinci Fas tekerlekli araç projesi arada başka alanlar mevcut. Bu arada FNSS açısından baktığımız zaman ürün portföyünüz genişledikçe imkanlarda çoğalıyor. Dolayısıyla Malezya'da, Endonezya'da, Umman'da ihracat planlarımız devam ediyor. İnşallah Endonezya'da önümüzdeki 1,2 yıllık süreçte daha büyük bir sipariş almayı da öngörüyoruz. Güney Kore'de ihale sürecindeki iş geliştirme projemizi devam ediyor. Oradan Tabii ki ümitliyiz. Yeni pazarlardan Güney Amerika'da girişimlerimiz var. Türki cumhuriyetlerden bir ikisinde ciddi anlamda ilgilendiklerimiz var. Dediğim gibi kısa vadede birtakım gecikmeler yaşanabilir bu çok doğaldır ama orta ve uzun vadede ihracat planlarımız da bir azalma veya düşme görmüyoruz.” 

FNSS Genel Müdürü ve CEO’su Nail Kurt: “Covid salgınıyla alakalı olarak, FNSS’in yerleşik bir pozisyonda bulunduğu Malezya, Endonezya ve Umman gibi ülkelerde orta ve uzun vadeli planlarımızda hiçbir değişiklik yok.”

FNSS’in Umman’daki faaliyetlerinin son durumu hakkında bilgi veren Nail Kurt, Umman’daki müşteri memnuniyetini hat safhada olduğunun altını çizerek şunları söyledi: “Şimdi Umman’da teslim atlarımız devam ediyor. Son parti araçların teslimatları kaldı. Umman’daki nihai kabul testleri kaldı orada zaten yerleşik ekiplerimiz de var. Müşteri memnuniyeti hat safhada bu arada yüklü bir offset taahhüdümüz var. Bunu hem Umman’ın maksimum faydasına olacak şekilde hem de FNSS’in yeni projelerdeki konumlanmasını en yükseğe çekecek şekilde planlıyoruz. Ortada görüştüğümüz bir proje var bu projenin görüşmeleri devam ediyor. Tabii bu görüşmeler pandemi sürecinden dolayı yazışma şeklinde devam ediyor ama İlk fırsatta yüz yüze görüşmek için de Umman’a gideceğiz. Orada bir tesis kurulması söz konusu. Ötesinde yeni projeler de var. Umman’da şöyle düşünmek lazım çok uzun süredir ummanı idare eden bir sultanı kaybettik. Travmatik bir dönem oldu yeni Sultan geldi. Arkasından petrol krizi yaşandı. Covid’den önce zaten Umman’da önemli olaylar oldu. Covid buna biraz tuz biber ekti ama ben 2-3 ay içerisinde özellikle devlet meselelerinde ve Savunma Sanayindeki etkisinin minimize olacağını eski durumuna döneceğini düşünüyorum.”

Altay tankının geliştirilme sürecinde Hyundai Rotemden teknoloji desteği alan Türkiye’ye şimdi Güney Kore'ye teknoloji desteği verecek.

Endonezya’da ve Malezya’da gerçekleştirilen iş modelleri FNSS’in bu bölgedeki itibarını son derece yüksek bir yere taşıdığının altını çizen Kurt, ileride de bu bölgelerdeki ortaklıklarını daha da ileri safhalara taşıyarak yeni başarılara imza atmak istediklerini belirtti. “Şimdi doğuya baktığımız zaman Malezya'da ve Endonezya'da çok başarılı iki ortaklığımız var. Tabii ki bu durum başka firmalara da büyük örnek teşkil etti İnşallah ileride de oradaki ortaklığı daha da ileri safhaları taşıyıp yeni başarılara imza atacağız. Bir yenisini proje bazlı da olsa Güney Kore'de gerçekleştirdik Hyundai Rotem firmasıyla. Teknoloji Transferi içeriyor. Hyundai Rotem’e teknoloji satacak seviyede bir iş birliğimiz var. İhale süreci şu anda devam ediyor onun için çok fazla bilgi veremeyeceğim. İş birliği olarak baktığınız zaman Hyundai Rotem ile teknoloji transferine de içeren iş birliği anlaşması var. Fırsatla şunu vurgulamak istiyorum Almanlara karşı yarışıyoruz. Güney Kore'ye teknoloji satılacak. Altay tankının geliştirilme sürecinde Hyundai Rotem’in Türkiye’ye teknoloji desteği verdiğini hatırlatmak isterim. İnşallah ihaleyi kazanırsak şimdi biz Güney Kore'ye teknoloji desteği vereceğiz. Sanayi alanında iş birliği örnekleri olan yerler var. Bunlar Henüz emekleme aşamasında. Yerli firmanın ana Yüklenici olabileceği iş modellerimizde var Özellikle Güney Amerika'da bu şekilde devam ediyor. Özellikle savunma sanayisini geliştirmek isteyen ülkeler açısından bu model iyi bir model. Batılı Avrupalı Amerikalı Hatta Rus dev savunma sanayi firmalarının sattığı aynı malı satmaktansa İş birliği, ortak üretim, yerli üretim teklif ettiğinizde bu önemli bir pazarlama avantajı haline geliyor. Projelerdeki üretim madeninde yeterli büyüklükte olması gerekiyor 20 araç satılacak sabunun için orada bir yerli ortak bulunması çok ekonomik ve mantıklı değil.” 

Güney Kore ile yürütülen seyyar yüzücü köprü ihalesindeki son durum hakkında bilgi veren Kurt preje ile ilgili olarak “Güney Kore ile başlayayım ihale konusunda çok hassaslar Dolayısıyla ihale süreci ile ilgili olarak sizden özür diliyorum. Süreç devam ediyor ağırlıklı olarak teknoloji transferini de içeren bir teklifte bulunduk. Onun ötesinde bir şey söylemeyeyim çünkü ters tepebilir, İnşallah önümüzdeki yılın ilk ayları içerisinde bitmesini öngörüyoruz. Bunlar tabii ki bizim tahminlerimiz oradan bize bildirilmiş herhangi bir şey söz konusu değil. Kılı kırk yaran inanılmaz bir süreç yaşanıyor. Çok detaylı bir İncelemeden geçiliyor teknik olarak.” dedi.

FNSS’in Uzak Doğu Asya’da Malezya’da devam eden ve 2011 yılında Türkiye’nin tek kalemde en büyük ihracatı olan 257 adetlik AV-8 Zırhlı satışı hakkında bilgi veren Kurt, için DEFTECH ile teslimatlara devam edildiğini bildirdi. “Malezya'da DEFTECH teslimatlara devam ediyor. Bizim kendi teslimatlarımız tamamlandı. Sadece son 8 kurtarma aracı vardı. Burada teknik gereksinimler ile sözleşmedeki spesifikasyonlar arasında bir farklılık vardı. En sonunda son kullanıcı olan Kara Kuvvetleri bu yıl başı bir çözüm üzerinde karar kıldılar ve bunu bize bildirdiler. Biz de 8x8 PARS bazlı değil başka bir ticari araç bazlı çözümü uyarlayıp istedikleri ekipmanları üzerine monte edip, balistik koruma da sağlayarak bu aracı teslim edeceğiz. Dolayısıyla projeki karar gecikmesinden dolayı 8 araçlık süreç 2022'ye uzadı. Onun dışında ikinci Faz tekerlekli araçlar var O proje ile ilgili çalışmalar devam ediyor. DEFTECH ile birlikte araç konfigürasyonu hakkında kuvvetle görüşmelerimiz devam ediyor. Pandemi süreci burada bir 3-4 aylık gecikmeye sebep oldu ama tekrar işbaşı yapıldı görüşmeler devam ediyor. Başka küçük alımlar var 4X4 PARS için ilgi var. Nurol Makine ile birlikte Ejderi de destekliyoruz ona da ilgi var. ZMA modernizasyonundan bahsetmiştim Adnan adını verdikleri araçların modernizasyonu var. Bu anlamda Ömür yenilemenin ötesinde bir upgrade de olacaktır bu çerçeveden baktığınız zaman Fransız firması THALES’in de önerdiği bazı şeyler mevcut elektronik altyapı anlamında. Ama Adnan modernizasyonu kaçınılmaz bir şekilde kapıda duruyor. Bu yıl olmasa bile önümüzdeki yıl kesin olacaktır. Kendi yaptıkları bakım süreçlerinden şikayetçiler dolayısıyla bunların OEM’ler tarafından yapılması konusunda bir görüş var. Dolayısıyla hem Adnan’ların hem de 8x8’lerin satış sonrası desteği ile ilgili görüşmelerimiz ciddi şekilde devam ediyor. Buna da oldukça sıcak bakıyorlar dolayısıyla ülkedeki varlığımızın uzun bir süre daha devam edeceğinin ciddi belirtileri bunlar.”

Orta Ağırlık Sınıfı Tank hususunda ihtiyaç ve taleplerin değiştiğine değinen Kurt, Kaplan MT orta tankın son durumu ve üçüncü ülkelere tedariki hakkında açıklamalarda bulundu. “Kaplan orta sınıftan enteresan bir ürün. Bu Konsept yeni değil aslında batıda da çok revaçta olan bir konsept. 1980'lerin sonu 90'ların başında Amerika'da çok ciddi bir proje vardı.105 mm'lik top kullanan bir hafif tank konsepti çok ciddi anlamda çalışmalar yapıldı yatırımlar yapıldı. 8x8’lik Stryker aracının geliştirilmesine başlanınca bu hafif tank projesi rafa kalktı. Sonradan dünyada tekrar asimetrik çatışmaların başlaması ile yavaş yavaş ön plana çıkmaya başladı. Endonezya'nın arazi yapısı, tehdit algısı ve buna göre kurulan taktik ihtiyaçları sebebiyle bu konsepti tercih ediyorlar. Dolayısıyla daha önceleri hep başka araçların üzerine uyarlanmış 90'lık veya 105'lik çözümler vardı. Bunun sonucu olarak yaklaşık 30 tonluk yeni bir zırhlı araç ihtiyacı gündeme geldi bununla beraber ortak geliştirme projesi de düşünülüyordu. Bizim de o ana kadar yaklaşık 4-5 yıllık bir iş geliştirme faaliyetimiz olduğu için altyapımız hazırdı ve ortak tasarım çalışmasına başladık. Asarım Türkiye'de yapıldı Endonezya'dan arkadaşlarımızda buraya geldiler tasarım sürecine dahil oldular, onlar için biraz daha eğitim süreci olarak geçti, burada kullanıcının kendi istekleri ön planda olduğu için bizde projeyi çok da yanlış olmayan bir şekilde Türkiye Endonezya ortak Projesi olarak lanse ettik. Onların istekleri spesifikasyonları ne ön görüyorsa bir tasarım haline çevirdik. İşimizi kolaylaştıran bir diğer faktör de 105'lik topu ve kuleyi daha önceden seçmişlerdi. CMI kulesi daha önceden seçildiğinden araç tasarımı da ona göre yapıldı. Ürün bazlı baktığınız zaman enteresan dedim çünkü size bir ana muharebe tankı vurucu gücüne yakın bir gücü çok daha düşük siluet ile daha önemlisi üçte bir civarında bir maliyet farkı ile sağlayabiliyor. Dolayısıyla asimetrik çatışmalarda sadece tankın vurucu gücünden faydalandığınız ortamlarda kullanmıyor. Tabii ki mobilitenin yüksek olmasının ve hem görüntünün hem de maliyetinin düşük olmasının çok ciddi avantajları var, çok fazla da ilgi çekiyor biz bu kadar beklemiyorduk. Adını vermeyeyim Güneydoğu Asya'da bir ülkede PT Pindad ile birlikte çok ciddi pazarlama faaliyeti devam ediyor. İş birliği anlaşmamızda şunu öngörüyor Eğer Endonezya'nın o ülkede politik ilişkileri ve ağırlığı daha fazla ise onlar daha önde olacak Türkiye'nin ilişkilerinin daha ağır olduğu Ülkelerde de FNSS önde olacak.”

Endonezya yürütülen yeni nesil ZMA konusuna da değinen Kurt, FNSS olarak orada çok aktif bir şekilde yer aldıklarını belirtti. “Ayrıca yeni nesil ZMA konusuna gelirsek 30 ton üzerinde bir araçtan bahsediyoruz. Çok ciddi balistik koruması olacak üzerinde 30 mm’lik insansız kule isteniyor. Bu ürünlerde Tabii ki FNSS’in portföyünde var ve biz de burada benzer bir ürünle devam etmek istiyoruz, çok da faydalı olur. Endonezya çok büyük bir pazar bölgenin büyük abisi. 220 milyonluk nüfusuyla gelişmekte olan ülkeler içerisinde çok önemli bir yerde dolayısıyla ihtiyaçlar da çok fazla. Aynı ölçüde de zor bir pazar. Orada iyi bir pozisyondayız güçlü bir ortağımız var. Yeni bir proje çıktığı zamanki bu tekerlekli araç olabilir şu anda gündemde veya ağır bir paletli araç ZMA versiyonu olabilir ki bu da görüşülüyor, bunların her birinin içerisinde çok aktif bir şekilde FNSS olarak yer alıyoruz.” 

ZAHA’nın testlerinin devam ettiğini belirten Kurt, seri üretimin 2021 sonu 2022 başı gibi tamamlanacağının altını çizdi. “Kendi gözlerinizle de inşallah bir sonraki İDEF fuarında görürsünüz. Bir öncekinde de zaten görmüştünüz çok fazla bir değişiklik yok. Yerlileştirme anlamında SSB ile görüştüğümüz konular mevcut. Daha önce planlanmamış da olsa mümkün mertebe yerli komponentlerin kullanımına ağırlık veriliyor. Onun dışında şu anda testlere girmeye hazır durumda FNSS’in iç mühendislik testlerini bekliyor. Bu testlere mayın ve balistik testleri de dahil. Ondan sonra SSB ile birlikte sözleşmenin öngördüğü resmi kalifikasyon testlerini başlayacağız. Şu anda test planı üzerinde görüşülüyor CDR dönemi daha yeni tamamlandı. Yaz sonu sonbahar başı gibi kalifikasyon testleri son hızıyla başlayacaktır. Önümüzdeki Yılın ortasına kadar tamamlanacağını düşünüyoruz. Seri üretimlerin 2021 sonu 2022 başı gibi tamamlanacak ve 27 araç teslim edilecek.”

Özel Maksatlı Taktik Tekerlekli Zırhlı Araçlar Projesi’nde yerli motor kullanımıyla ilgili olarak TÜMOSAN ile bir sözleşme imzaladıklarını belirten Kurt, bu kapsamda motorun akıbeti hakkında açıklamalarda da bulundu. “Motor kapsamında baktığınız zaman Motorların yüzde %5’ten %15’e kadar oynayan bir maliyeti olabilir. Ancak maliyet açısından baktığınız zaman araçlardaki toplam yerli katkı oranı nedir diye de bakmanız lazım ki durum daha net anlaşılsın. Araçtan araca değişmek kaydıyla %55’ten %65’lere kadar değişen yerli katkı oranları var. Bunu ortalama olarak %60 diyebiliriz. Bu iyi bir oran. Bunu sadece teknik imkanlardan dolayı yurt içinde üretilmiyor diye algılamamak lazım. Ekonomik fizibilite nerede varsa oradan alıyorsunuz. Teknolojik açıdan baktığımız zaman bu durum motora indirgenebilir veya yüksek kalibre bir silaha indirgenebilir. Evet özellikle son dönemdeki motor lisansları açısından uygulanan kısıtlamalar savunma sanayi için çok zorlayıcı oldu ama bu geceden sabaha olacak olan bir iş değil. Bunu yine tekrar edeceğim motor Otomotiv Sanayi için başlangıçta üretilir. Yıllara sair milyonlardan bahsediyoruz. Yılda 100 tane 150 tane üreteceğiniz araç için motor tasarlayıp üretirseniz iflas edersiniz. Dolayısıyla bunun otomotiv ile birlikte bakılması lazım savunma sanayi ürünü bazında bakılmaması lazım. Tabii burada özel durumlarda mevcut. Altay tankı için özel motor ve transmisyon geliştirme projesi de var. Türkiye bunun bedeline katlanmaya razı olmuştur, bir teknoloji geliştirme Projesi olarak bakılmıştır ve doğrudur bununla ilgili söylemiyorum. Ama bugüne kadar yerli motor neden takılmadı sorusuna cevabımız olmadığı için takmadık. Eğer biz de ürettiğimiz araçlara motor tasarlayıp takmaya kalksaydık yerimizde başka bir tesis bulurdunuz, batardık. Peki olan insanların üzerine şekilde gidilecek. Şimdi ÖMTTZA Projesi bu durumun çok güzel bir örneğidir. FNSS adına bir gurur vesilesi olarak biz bütün riskleri aldık. Şu anda kara sistemleri de yerli motor kullanacağım diyen tek firma biziz. Fırsatı gördüğümüz anda riskleri alarak üzerine gittik. TÜMOSAN da bu konuda çok iddialıydı 350 beygir bazında bir motorları vardı. Özellikle ticari kullanımdaki emisyon kısıtlamaları sizi belki 350 beygire sıkıştırmış olabilir ama Askeri kullanımda bunun birtakım modifiyelerle takviyelerle donanımsal ve yazılımsal güncellemelerle bu sayının 450e bilahare 550’ye çıkabileceğini inandılar. Motor bitmiş test edilmiş veya kalifiye olmuş değildi. Burada ciddi anlamda hem FNSS hem Tümosan hem de SSB elini taşın altına koydu bir risk aldı. Burada bir takım trade-off yani aldı verdilere de hazır olması lazım ülkenin. Yani ben 1500 beygir istiyorum 1499 beygir olmaz dememek lazım. Biz mutlaka 450 beygir ya da aracın spesifikasyonlarının gerektirdiği bir çözümü mutlaka sunacağız. Diğer çözümlerimiz mevcut mu derseniz tabii ki var. Biz yıllardır yabancı Güç Grupları ile çalışıyoruz ama bu sefer bunu denemek boynumuzun bir borcu diyerek bu riski aldık. Bize olmayacak, yapamazsanız diyen çok fazla kişi var. Bizde dolayısıyla iyice yapacağız inadına giriyor iş. Ama bundan sıyrılmak lazım bu yaparsınız yapamazsınız mantığından. Bu iş nasıl olur ne şekilde olur diyerek hep birlikte buna destek olmak lazım. Bu işin nasıl olmayacağına değil nasıl olacağına bakarak bu işi çözeceğimize inandık ve altına imzamızı attık. Şu anda geliştirme çalışmaları devam ediyor. Ortada kanıtlanmış bir konsept var bunun fiiliyatta testler ile nasıl sonuç alınacağına dair çalışmalar devam ediyor. İnşallah 2-3 hafta içinde çok kritik bir dönemeç daha açılacak ve 450 beygirlik bir çözümü bu yıl sonu fiziken de göreceğiz diye planlıyoruz. Önümüzdeki yıl içinde bir araçta testlere başlanması da çok muhtemeldir.” 

2018 yılında çalışmalarına başlanan 4’ncü nesil PARS TTZA konsepti hakkında açıklamalarda buluna Kurt, PARS-III ile aralarındaki konsept farkının kullanıcı isteklerinden kaynaklandığının altını çizdi. “Şimdi hem Türkiye’de hem de yurtdışında görev ekipmanı ihtiyacı çok daha fazla artıyor. Bir ağırlık baskısı var. Bunun yanında çok ciddi anlamda koruma seviyeleri yükseldi ister mayın ister EYP veya balistik olsun. Bunun sonucunda tonaj artıyor 35 tonlara doğru, buna bağlı olarak motor ve transmisyon büyüyecek. Dolayısıyla daha kapasiteli daha ağır ama daha pahalı bir araç ortaya çıkıyor. Bu da tabii ki müşteri talepleri doğrultusunda gerçekleşiyor. Genel anlamı ile baktığımız zaman koruma daha çok ön planda. Ayrıca durumsal farkındalık ön planda olacak. Bunun yanında alt sistem ve faydalı yük entegre edilebilmesi açısından bir ağırlık avantajı da olacak. İnşallah bir sonraki İDEF’te aracı göreceksiniz.”

Silah Taşıyıcı Araçlar projesinde teslimatların devam ettiğnii belirten Kurt, Projenin güncel durumu ile ilgili bilgiler paylaştı. “Teslimatlar başladı bugüne kadar yaklaşık toplamda 26 araç teslim edildi. Bunlardan son 2 adedi OMTAS füzeli kulelerle teslim edildi. Dolayısıyla Roketsan’ın geliştirdiği OMTAS Füzeleri de bu araç üzerinde envantere girmiş oldu. Hızlı bir teslimat programımız var Covid etkilenmemesi için de bütün önlemleri aldık. Yıl sonuna doğru Pars 4X4 araçlarının da yine OMTAS kuleleri ile teslimatına başlanacak. O aracını da kalifikasyon testleri ufak bir prosedür haricinde başarıyla tamamlandı. Proje gayet iyi gidiyor, ilk geri bildirimlerde gayet güzel.”

SSB’nin yürüttüğü proje kapsamında Gölge Süvari ile ilgili bilgilerde paylaşan Kurt, çok kısa sürede çok ufak bir bedelle bu araçlar kullanımı sokulabileceğinin altını çizdi. “Gölge Süvari çok basit ama amacını da fazlasıyla yerine getiren bir uyarlama oldu. Büyük bir aracın çok basit bir işlemle insansız hale getirebileceğini kanıtlamak istedik. Amacına ulaştı. Özellikle son dönemdeki operasyonlardan elde edilen geri beslemeler ile Silahlı kuvvetlerin İHA'ların entegrasyonu ile beraber bu alanda bir konsept çalışması olduğunu biliyoruz. Biz ağır kara aracı kapsamında işin içerisinde olmak istiyoruz. Gölge Süvariyi buna uygun şekilde geliştirdik çok maliyet etkin bir çözümdür. Öncelikle basit bir uzaktan komutalı oyuncaktan farkı olması açısından etrafındaki askerleri tehlikeye atmayacak şekilde durumsal farkındalık sistemlerinin entegrasyonu şu anda ön planda. Bunun bir adım ötesinde otonom çalışması için GPS konum belirleme sistemlerinin entegrasyonuna dahil çalışmalar yürütülüyor. Hepsinden daha önemlisi SSB'nin bu konuda girişimleri var. Geliştirme projesinin kapsamı ile ilgili çalışmaları bekliyoruz. Kendi kendimize bir konsept ortaya koymaktan ziyade kullanıcımızın istekleri doğrultusunda bir nihai ürün haline getirmek istiyoruz. Bunun içinde durumsal farkındalık sistemlerinin, GPS konum belirleme sistemlerinin ve kısa ve uzun menzilli iletişim sistemlerinin entegrasyonu çok Büyük önem arz ediyor aksi takdirde çok büyük bir oyuncak olmaktan öteye gitmez. Bunu da SSB ile beraber gerçekleştirmek istiyoruz. Lojistik anlamda çok büyük faydası olabilir, Mayın tarama konusunda bir konsept belirlenirse o şekilde konfigüre edilebilir. Ayrıca STM ile çok ciddi bir çalışma yürüttük. STM’nin küçük dronelarının entegrasyonunu sağladık. Bu araçların konsepti çok önemli doğru konsept belirlenirse yapılamayacak şey neredeyse yok. Bu konuda da silahlı kuvvetlerimizin yaptığı bazı denemeler mevcut diye görüyoruz. Burada kısa dönem avantaj olarak şöyle bir durum var, Elimizde çok cüzi bir bedelle aldığımız 30 küsur tane M113 aracı mevcut. Çok kısa sürede çok ufak bir bedelle bu araçlar kullanımı sokulabilir. 20-25 tonluk sıfır üretim bir zırhlı aracın bedeli ile kıyasladığımızda imal edilebilir 30 araçlık bir filo var elimizde. Biz bunları çok kısa sürede istenen göreve adapte edebiliriz. Savunma Sanayi Başkanlığı’nın başlatacağı proje içerisinde Gölge Süvari’nin çok önemli bir yerinin olacağını düşünüyorum.”

ZMA Modernizasyon projesi hakkında da bilgiler paylaşan Nail Kurt, ilk parti mdoernize edilecek araçların ötesinde kalan araçlarında bilahare modernize edileceğini umduklarını belirtti. “Araçlarda kabiliyet ve koruma anlamında ciddi iyileştirmeler yapılacak. Aselsan alt sistemleri ile ciddi anlamda çevresel farkındalık artırılacak görüş sistemleri entegre edilecek. Yine Aselsan üretimi uzaktan komutalı kule takılarak araç içerisinde ciddi anlamda yer kazanılacak. Şu anda kapsam içinde değil ama inşallah motor ve transmisyonda da bir yenileştirme olacak. Bu sayede son 30 yılda oluşmuş arızaların minimize edileceğini ve tekrar çok güvenilir araçlar olacaklarını düşünüyorum. Balistik koruma alanında iyileştirmeler var. Ayrıca aracın elektrik ve elektronik altyapısında da iyileştirmeler olacak. Dolayısıyla yeniden ömür kazandırılacak araçlara sayı olarak çok fazla var bir kenara itebileceğimiz araçlar değil. Son dönemde gerçekleştirilen operasyonlarda en ön plandalar. Çünkü “Zırhlı Muharebe Aracı” olarak elimizde bir tek ZMA’lar var. Yeni nesil üzerinde çalışılıyor ama bunların üretilip envantere girmesine daha çok var. Elimizdeki 2000 civarındaki aracın önümüzdeki bir 15-20 sene daha efektif olarak kullanılacağını öngörüyoruz. İnşallah bu proje devam da edecek çünkü ilk partide sadece 133 araç var bunun ötesinde kalan araçlarda bilahare gündeme gelecek ve yenilenecektir. Şu anda alternatifi olmayan araçlardan bahsediyoruz. FNSS geldiği teknik seviye açısından çok fazla bir anlamını göremiyorum çünkü çok daha ileri seviyelerde araçlar tasarlayıp üretebiliyoruz ama duygusal anlamda bakarsanız çocuklarımız eve gelmiş gibi hissediyoruz. Burada ürettiler bizim ilk göz ağrımız. Savunma sanayinde askeri üretimi biz bu araçlarla öğrendik dolayısıyla duygusal tarafı çok ağır basıyor. Çok sevinçliyiz bizim için çok önemli, arkadaşlarım da aynı duygularla projeye yaklaşıyorlar ama teknik seviyeye baktığınız zaman, sıfırdan yapacağımız araçlarda çok daha iyi teknik özellikler bulacaksınız tabii ki.”

Kule çözümlerinde Ar-Ge çalışmalarının devam ettiğini belirten Kurt, FNSS’nin yeni nesil kule çözümleri ile iç ve dış pazarda çalışmalar yürüttüğünün altını çizdi. “Araçların olmazsa olmazı silah kuleleri. Ne kadar silah üretmiyorsakta bunları entegre edip kullanacak silah kuleleri üzerinde başından beri çalışıyoruz. İlk 10 yılımızda dışarıdan gelen teknolojiler ile TOW kulelere üretilmişti, arkasında 25mm sharpshooter kulelerimiz oldu ama Türkiye’nin seçimi Dragar kuleleri oldu. İlk üretilen 133 Kuleden sonra Dragar Kulesi'ne geçildi. Onları da lisans altında Nurol firması üretmişti. Ondan sonra tek kişilik 25 mm’lik Sharpshooter Kulesi'ni Malezya'ya sattık, çok eski zamanda bir tane Mısır’a verdik, az sayılarda Filipinler’e verdik. Asıl Malezya'ya satıldı, ikinci pakette FNSS kulelerini verdik. Geliştirilmiş versiyonuyla Umman’da kullanılıyor. Umman’a verilen bu kuleler ilk kulelerden çok daha farklı olan içinde ciddi FNSS mühendisliği barındıran kuleler. STA kuleleri inanılmaz rekabetçi bir fiyatla yine hem Kornet hem de OMTAS füzelerini kullancak şekilde yine FNSS tarafından tasarlandı, üretildi ve kalifiye edildi. ZAHA’da kullandığımız ve Umman’a verdiğimiz 12.7 mm’lik uzaktan komutalı kuleler var. Geliştirme anlamında Amerika'daki bir projenin ön fazlarında bile düşünülecek kadar ilerlemiş 30 mm çift kişilik kule ve insansız versiyonu çalışıldı. Bunun ötesinde 35 mm insanlı ve insansız kule çalışmalarımız var devam ediyor. Kule konusu bizim için önemli çünkü müşterilerimiz talep ediyor dolayısı ile bunu da verebiliyor olmak lazım. İçeride aldığımız son iki projede özel maksatlı ve ZMA modernizasyonunda Aselsan kulelerinde karar kılındı, tabi ki saygı gösteriyoruz. Müşteri istekleri doğrultusunda başka firmaların kulelerini kendi araçlarımızla entegre edebiliyoruz ama elbette ki bizim tercihimiz kendi kulelerimizin kullanılması. Ama mümkün mertebe 12.7 mm’den 35 mm’ye kadar kulelerde etkin olmak gibi bir hedefimiz var.”

Yurt dışı satışları ve yurt içi satışlarının her zaman dengede olması gerektiğinin altını çizen Kurt,Bu kapsamda son beş yıllık periyotta hem yurtiçi hem de yurtdışı satışlarda bir denge yakalamayı hedeflediklerini belirtti. “Biraz geçmişten bahsederken son 10 yıla baktığımızda %80 gibi bir ihracat ağırlığı gözüküyor. Bir iki yıl üst üste %90’lara çıktığı yıllar oldu 2010’dan sonraki dönemde. Bu son yıllarda aldığımız projelerde STA ve ÖMTTZA gibi ZMA modernizasyonu, ZAHA gibi. Bunlarla birlikte önümüzdeki bir iki yılda %50-50 denge sağlanmış oluyor hatta %60’a doğru bir yerli ağırlık oluyor. Uzun süreli olarak bir tarafın %70-80 ağırlıklı gitmesi yerli de olsa çok sağlıklı değil diye düşünüyorum. Sürdürülebilir açıdan baktığınızda 5 yıllık bir sürede %40 ila 60 arası bir yerde bulunmanız gayet iyi. Evet uzun süre ihracat ağırlıklı gittik ama yerli projeler başladıktan sonra ve özellikle bunların teslimatları yapıldıktan sonra aynı büyüklükte yurtdışında onun yerine koyabileceğiniz yeni bir proje başlamadığı zaman yerli projelerin daha öne geçme ihtimali oluyor. Ama ben adım gibi biliyorum ki, o yerli ürünler bir kere olgunlaşıp ortaya çıktıktan sonra kendi ihracatlarını da doğuracak. STA ihraç edilecek, ZAHA ihraç edilecek, ÖMTTZA ihraç edilecek. Bütün bu ürünlerin çok büyük ihracat potansiyeli olacak. Dolayısıyla ihracatımızın %50’nin altına düşeceğine inanmıyorum. Ben hiçbir zaman ihracatsız kalacağımıza inanmıyorum, çok fazla bilinirliğimiz, yaptığımız işler kendi reklamını yaratıyor, son kullanıcılarımız en büyük halkla ilişkiler çalışmalarımızı yapıyorlar. İyi proje kendi reklamını ve satışını doğuruyor. Biz içeride ve dışarıda iyi iş yaptığımı sürece ihracat artarak devam edecektir.”